Sabah namazının sünnetinin faziletiyle ilgili Peygamber Efendimiz'in (aleyhissalâtu vesselâm) birçok hadisi bulunmaktadır. Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) yolculuk halinde dahi sabah namazının sünnetini terk etmezdi. Hz. Âişe'den (radiyallahu anha) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurur: Sabah namazının iki rek’at sünneti, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır (Müslim, Salâtu'l-Musâfirîn 96, No: 725). Yine bir başka hadiste, "Düşman süvarisi kovalasa bile sabah namazının iki rek’at sünnetini terk etmeyin" (Ebû Dâvud, Salât 291, No: 1257) der. Çeşitli sebeplerden dolayı kılınamayan sabah namazının sünnetinin, farzı eda ettikten sonra kılınmasıyla ilgili mezhep imamları arasında farklı görüşler bulunmaktadır. Bu görüş ayrılığının sebebi, konuyla ilgili vârid olan birbirinden farklı ama birbirleriyle de çelişmeyen şu iki hadistir: Her kim sabah namazının iki rek’at sünnetini kılmamışsa güneş doğduktan sonra kılsın! (Tirmizî, Salât 199, No: 423) Hanefî imamlar, bu hadisi delil getirerek sabah namazının kılınamayan sünnetinin ancak güneş doğup bir mızrak yükseldikten sonra kaza edilebileceği görüşünü benimser. Zira sabah namazından sonra mutlak olarak nafile kılmak mekruhtur. Sabah namazının sünneti ise diğer nafilelerden farklı değildir. Kays Bin Ömer (radiyallahu anh) cemaatle kılınan farz namazın ardından iki rek’at namaz kılınca Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) kendisine “Bu kıldığının iki rek’at da nedir Ey Kays!" diye sorunca “Bu benim kılamadığım sabah namazının sünnetidir ey Allah'ın resulü" diye cevap verir (Tirmizî, Salât 198, No: 422). Peygamber efendimizin Kays'ın bu fiiline sessiz kalması ve takrir etmesi farzdan sonra, güneş doğmadan önce sabah namazının sünnetinin kılınabileceğini gösterir. Şafii mezhebine göre sabah namazının sünneti güneş doğmadan önce de doğduktan sonra da kaza edilebilir.