Faiz ,Bankacılık
Sevgili Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) Muaz Bin Cebel’i Yemen’e gönderdiğinde kendisine “Onlara zenginlerden alınıp fakirlere verilmek üzere Allah’ın farz kıldığı sadakayı (zekâtı) öğret" diye buyurdu (müttefekun aleyh). Fakîhler, “zenginlerden alınıp fakirlere verilmek üzere” cümlesinden, zekâtın kabz yoluyla bir güruhtan alınıp başka bir güruha verilmesi gerektiği sonucuna vararak borcun zekât yerine geçmeyeceğini aktarır. Ancak fıkıh kitaplarında şöyle bir ayrıntı bulunmaktadır:
Alacaklı, borçluya zekâtını verdiği takdirde borcunun ödeneceğini umuyorsa veya borçluya “malımı ver, zekâtımı sana vereceğim” ya da borçlu “zekâtını bana ver, borcunu vereyim” derse ve dedikleri gibi yaparlarsa verilen zekât geçerli olur (İbnü'n-Nakîb, Umdetüs-Sâlik s.154).
Ancak söz konusu bu yöntemin geçerli olabilmesi için borçlunun gerçekten zekâtı hak edecek sekiz sınıftan biri olması gerekir. Eğer maddi imkânı yerinde olan biriyse zekât geçersiz olur. Dolayısıyla dev şirketlerin kendi aralarında böyle bir yönteme başvurmaları caiz olmaz. Zira varlıklı oluşları sebebiyle kendilerine zekât düşmemektedir.